3 Nisan 2014

İyi O Zaman, Ben De Kendimi Durdurmuyorum!

                                                                                                                                 Mak.
Book May Kill
İyi O Zaman, Ben de Kendimi Durdurmuyorum!


Zorlu hayat koşulları sebebiyle, yine uzun bir aradan sonra yazabiliyorum bir tanecik köşeme. Kitap da okumuyorum, okuyamıyorum, dikkatimi toparlayamıyorum. Beni mutlu eden şey sayısı her ne kadar artsa da bu dönemde, yine de kitap okuyamamak ve yazı yazamamak beni hal ve hareketlerimden soğuttu, “Allağm neden okuyamıyom, yazı yazamıyom!” moduna soktu. Okula giderken okumayı planlayıp yanıma aldığım kitap adları değişti zamanla, 10 sayfa okuyup bıraktım onları da. Sanırım tek bir şey değişmedi bu dönemde hayatımda, o da Perşembe günleri sabahın köründe aldığım ve aldıktan sonra her sayfasını bayılarak okuduğum Uykusuz Dergisi. Dikkatimi toparlayamayıp elime aldığım her kitabı, okuma aşamasında hayallere dalıp, hayal ettiğim hiçbir hareketi gerçekleştirememem üzerine üzüntülü ve kahırlı anlar yaşadığım günlerde, genelde çekingenliğim ve ben, beraber Uykusuz’u okuyup keyiflendik. Çekingenliğim nedeniyle gerçekleştirmekte zorlandığım sevimli hayallerimi denize atıp, kulağımda Red Hot Chili Peppers’ın boşvermiş tınıları ile dergimi okumaya devam ettim genelde. “Aslında çizerler de çekingen insanlar, baksana ne kadar utangaçlar ehe” şeklinde, kendime pay çıkarıp, “Tamam o zaman yae!” modundaki alakasız boşvermişliğim de çekingenliğimle benim yanıma geldi koşarak ve üçümüz keyifle vapurdan inip okula gittik, giderken de kedi köpek sevdik Beşiktaş sokaklarında. Artık hayat daha kolay hale gelmişti; çünkü yazarlar ve çizerler de çekingen insanlardı. Uykusuz’un üzerimde nasıl bir etkisi var anladınız mı şimdi? Bence anladınız… Bu sadece bu dönem için geçerli tabi ki, biz Uykusuz’la lisede ne anılar yaşamıştık, haberiniz yok. Kahve eşliğinde lisedeki en yakın arkadaşım ve ben, elimizde Uykusuz’la birbirimize karikatürleri, yazıları göstere göstere, anıra anıra gülerek okurduk dergiyi. Allah’ım ne güzel günlerdi demekten kendimi alamıyorum, zamanın koşturarak hareket etmesi beni çileden çıkarıyor.


Saçma bilinçaltım, kişilik özelliklerim ve anılarımla da sizi tanıştırdıktan sonra, sadede gelelim. Uykusuz Tanıtım Günleri yapmıyoruz bugün. Bugün sizi kendi hazırladığım amatör sorularımla röportaj yaptığım, Uykusuz’un “kendimi durduracak değilim.” ve “Kaç Yıl Oldu?” köşelerinin yazarı Fırat Budacı ile buluşturacağım! Kendisi “kendimi durduracak değilim 1” ve “kendimi durduracak değilim 2” olmak üzere yazılarını derlediği iki kitaba ve insanı şaşkınlığa uğratan detayları içeren “Kaç Yıl Oldu?” kitaplarına sahip olmasının yanında, aynı zamanda bir diş hekimi. “Bunları biliyoruz, röportaj lütfen!” dediğinizi duyuyor ve sizi Fırat Bey’le baş başa bırakıyorum.


Mak: Nasıl karar verdiniz Uykusuz’da yazar olmaya? Bir süreci var mı karar verişinizin, yani Uğur Gürsoy ve Yiğit Özgür ile arkadaş olduğunuzu okumuştum dergide yazmaya başlamadan önce. Onlar mı dedi “Gel yaz abi ya!” diye yoksa siz sıkıldınız ve yeni bir enerji için yazsam mı ki ya mı dediniz?

Fırat Budacı: “Gel yaz abi” doğrudur. Uğur ve Yiğit çok yakın arkadaşımdı. Penguen’den ayrılma süreçlerinde Uykusuz’da yazmamı teklif ettiler, ben de atladım. Aslında mizah konusunda herhangi bir geçmişim yoktu. Zaten başlarken ne yazacağımı da bilmiyordum. “Yeni bir enerji” düşüncesinden çok, bildiğin korkuyla başladım yazmaya. Olaylar zamanla gelişti.

Mak: Diş hekimisiniz ve bildiğim kadarıyla hala hekimlik yapıyorsunuz. Sizin için başlarda zor oldu mu Uykusuz’da yazmak? Çizmek için bir eğitim ve yetkinlik aradıklarını biliyorum, yazmak için de öyle bir zorunluluk var mı ya da neye göre değerlendiriyorlar? Bunları merak ettiğim için soruyorum aslında. Yani hani bir kitap okuma, edebiyatla ilgilenme geçmişi mi gerektiriyor?

Fırat Budacı: Evet, zor oldu. Zaten ilk yazılar, ne tür bir üslup kullanacağımı bilememenin karmaşasında çıkan yazılardır. Dergiye başlarken yazıyla ilgili bir geçmişim vardı. Akşam ve Vatan gazetelerinin kitap eklerinde yazmıştım. Onun öncesinde üniversite yıllarında bir iki fanzin dergide yazılarım yayınlanmıştı. Mizah dergisinde yazmak için klasik anlamda bir edebiyat geçmişi gerekmiyor. Kitap okuma ayrı konu herhalde. Okumayan, yazma eylemini hissen yürütebilen mucizevi bir yazar tanımıyorum. Mizah dergilerinde yazı köşelerinin işi çok zor. Öncelik, her zaman, haklı olarak çizgidedir. Değerlendirme konusunun tam bir kuralı yok. Tespiti göze sokmayan, kurgusu aksamayan, sokuşturma espriden uzak duran rahat bir dil her zaman kendini belli eder.

Mak: Kendimi Durduracak Değilim benim dergide en sevdiğim köşelerden biri. Gözlem yeteneğinize hayranım. Cihan Kılıç ve sizin, insanları ve olayları çizip yazdıktan sonra “Oha ben de biliyorum, ben de yaşadım, aynı şu şu zamandaki olay gibi” moduna geçip şaşırıyorum. Kasti olarak yaptığınız bir şey mi bu? Yani gözlem yapayım da yazayım mı diyorsunuz ki biraz zor olabilir sanırım, yoksa ben öyleyimdir gözlemlerim sürekli istemsiz, sonra da onları yazıyorum işte, napayım mı diyorsunuz?

Fırat Budacı: Teşekkür ederim. Kendim için bir şey diyemem ama Cihan Kılıç’ın günlük hayatı kağıda aktarmakta hem çizer hem de diyalog kurma anlamında üstün bir yeteneği var... Dediğiniz gibi gözlem ya da bence daha doğrusu “seyretmek” diyelim, istemsiz gerçekleşiyor. Bu durum, yazmadan önce de, hatta çocukluğumdan beri var. Yazmak için gözlemek çok yorucu ve samimiyetsiz olurdu. 

Mak: Yazı yazma yetkinliğini nasıl kazandınız? Yani öykü yazma olayı ya da sadece konu bütünlüğü olan bir şey ortaya çıkarma olayı incelik gerektiren ve zor bir olay. Nasıl yapıyorsunuz? Zamanında bu kadar iyi ve sistematik yazmak için çalıştınız mı? Neler yaptınız? Çok sordum ama kısacık açıklarsanız sevinirim.

Fırat Budacı: Çok yazdığımı söyleyebilirim. Yazı, temelini günlük hayattaki bir olaydan, bir cümleden, bir görüntüden almış olsa bile son aşamada tamamen kurgu işidir. Yazı konusu olabilecek çok iyi bir done, kurgu başarısızsa yok olabilir. Tam tersi, çok basit bir konu, iyi bir kurguyla iyi bir yazıya dönüşebilir. Bu konuda kesin bir formül yok. Okumak, çalışmak ve yazı üzerine düşünmek gerekiyor.

Mak: Okuduğunuz kitap tarzı, sevdiğiniz kitaplardan örnekler? Çizgi roman seversiniz kesin. Ne seversiniz?

A. The Walking Dead gibi kıyamet senaryolu olanlar
B. Daha fantastik, Superman’imsi olanlar
C. Bilmiyom, hepsi.

Fırat Budacı: Düşündüğünün aksine çizgi roman dünyasıyla çok ilgim yok. Zombi işleri falan kaliteye bürünse de bir türlü o dünyaya giremiyorum. The Walking Dead’in dizi versiyonunu seyretmek isterim, bu tür dizilerde başlamak bitirmenin yarısıdır, ama bir türlü başlayamadım. Superman’imsiler çocukluktan gelmiyorsa belli yaştan sonra zor. “Bilmiyom” gerçekten.

Mak: En sevdiğiniz kitap?

Fırat Budacı: En sevdiğim mi emin değilim ama en çok aklımda kalan Philip Roth’un Portnoy’un Feryadı.

Mak: En son okuduğunuz kitap?

Fırat Budacı: Incognito.

Mak: En sevdiğiniz karikatürist? Derginiz çıktıktan sonra alıp okuyor musunuz?

Fırat Budacı: Evet dergiyi okuyorum. Hepsi arkadaşım, hepsi güzel...

Mak: Ya bir de ben Dostoyevski’yi çok severim, Umut Sarıkaya’nın Dosto ve Doblo aşkı beni çok güldürüyor, sizin de böyle çok severim dediğiniz bir yazar var mı?

Fırat Budacı: Dostoyevski’yi ben de severim. Bir yazar olarak Umut Sarıkaya’yı da. Hem çizen hem de çok iyi yazan ender mizahçılardan biri Umut. Rus edebiyatından ve dergiden devam edersek, Çehov ve Erman Çağlar’ı da çok severim. 

Mak: SON SORU! Dergiyi ve kendinizi 3 kelime ile ayrı ayrı özetler misiniz? Bu blogumuza özel bir ritüel gibi bir şey de.

Fırat Budacı: Dergi: Geyik- Masa Lambası - Selami / Kendim: Uykusuz - Diş - Ev - Bira (3 yetmedi) 

Fırat Budacı’ya buradan teşekkürü borç biliyorum, sağ olsun, var olsun, hep yazsın, bizi hep şaşırtsın. Köşesinin başlığından feyz alarak diyorum ki son olarak, İyi o zaman, ben de kendimi durdurmuyorum artık. Kitapla ve Uykusuz’la kalın.


Not: Görseller idefix.com.tr ve hurriyrt.com.tr sitelerinden alınmıştır. 

6 yorum:

  1. perfekt bir ikili olmuş. Maymun iştahı ile daha fazla soru daha uzun cevap istedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah ben de isterdim; ama Fırat Bey'i çok da meşgul etmek istemedim.

      Sil
  2. süper bi yazı olmuş Fırat Budacı da harika bi insan süper yazı

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel ve başarılı bir röportaj olmuş canım. 'Hayır bitmesiiin' diyerek bitirdim okumayı. Soruların çok kıvamında, ne uzun ne kısa ama okur bakış açını ve meraklarını çok güzel özetleyen net sorular olmuş. Fırat Bey de sağ olsun çok güzel yanıtlamış. Ayrıca sen ve kişilik özelliklerin, hepiniz çok tatlısınız... :*

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beni ne kadar mutlu ettin anlatamam :) Çok teşekkür ederim güzel yorumun için. Geç cevap veriyorum kusura bakma :) Beğendiğine sevindim, inşallah ileride tatlı röportajlar yapabilirim Book May Kill'de :)

      Sil

.