20 Şubat 2014

Fantastik 4'lü

Deniz Gül
Cinema May Kill

Bazen dünyada olmak istediğinin dışında bir halde olmak istiyorsun, hiç olmamayı istemek çok geliyor en azından şekil değiştirmek istiyorsun, şekil de değiştirmesen başka dünyalar vardır belki burası bana yetmediğinde ya da ben buraya yetemediğimde gidebileceğim farklı dünyalar olsun diyorsun. Açıyorsun hayal gücünün kapılarını sonuna kadar, kendini radyoaktif örümceklere ısırttırmadıınla mı kalıyorsun yoksa 9 çeyrek peronunu arar halde mi buluyorsun?

Bu dünyada olmayı hiç istemediğim dönemlerde sarılıyorum fantastik (ki bence kesinlikle değil) filmlere. Geleceğe dönüş filmini izleyip her beyaz deli saçlı yaşlının Doktor Brown olmasını isteyip hacı yağı kokan elleri burnunun dibinde öpmeye zorlayan amcalar, dedelerle az mı kuşatıldık? Okuldan gelip Fox Kids’te Örümcek Adam ardından daha da fantastik olduğunu düşündüğüm Vahşi Güzel’i az mı izledik? Yine de vazgeçmemek gerekti, ben de vazgeçmedim ve bu haftayı hep ilgim olan fantastik filmler kuşağından seçmelere doyarak geçirdim. Beğendiğim filmleri listelemektense bu hafta ardı ardına izlediğim filmleri size de gelecekte liste olsun diye sıralamak istedim. İyiden kötüye ya da tam tersi şekilde sıralamak haddim olmadığından numara sırasının bir önemi yok bilginize.

Back To The Future


Marty Mcfly ve Doktor Brown’ın başrollerini paylaştığı filmde sahip olmak istediğim tonla eşya bulunuyor. Mesela, zaman yolculuğu yapmaya yarayan  tren ve araba bana pahalı geldiği için daha tamahlı davranıp en azından uçan kaykay ya da araba istemekle yetinmiştim. Fantastik filmler kategorisinde çok özel bir yere sahip çünkü zamanda yolculuk yapmaktan bahsediyoruz ama özel güçlere ihtiyacımız yok. Tamamen insan zekasının ürünü bir araçla da fantastik kelimesine hiç de uygun olmayan gerçeklikte maceralar yaşamayı mümkün kılıyor. Akım kapasitörünüz ve Delorean bir arabanız olması yeterli. Güncel bir bilgiyle fantastik filmlerin gelecekte satın alabileceğimiz ürünlere nasıl etki ettiğini göstereceğim. Nike firması bu filmde geçen bir ayakkabının gerçeğini üretmek için şu an çalışmalar yapıyor. Ahanda ayakkabı.



Hunger Games

Son dönemlerde izlediğim filmler arasına Hunger Games hımm güzelmiş işte ya cümleleri eşliğinde giriyor. Back to the Future’dan sonra gelmesinin nedeni ise yine sihirli özel güçlerin olmaması ve kısmen yaşadığımız dünyanın farklı bir prototipi gibi görünmesi. Bu filmde de teknoloji sayesinde ulaşıyoruz fantastik hayatlara. Değişen güç dengesi içinde devletlerin ve toplamların alacağı hayata pesimist bir şekilde yaklaşıyor film. Ne bir özel güç ne bir radyoktif örümcek var bizi şaşırtan sahnelerde.


Özel efektleri izlerken üzerime gelen koca alevler ya da dalgalarla ürkemedim çünkü sinemada izleme şansım olmadı. Kitaptan uyarlama olması ile ilgili de yorum yapamayacağım çünkü okumadım FAKAT! Görsel efekte yapılan yatırım sonucu hikayenin geride kalması kitabı okumamış beni bile rahatsız ettiğine göre okuyanları nasıl küstürmüştür siz düşünün. Jennifer Lawrence’ın duyguları aktarırken kullandığı mükemmel mimikleri olmasa karakteri anlamak biraz zor olacaktı. Serinin son kitabı The Hunger Games: Mockingjay iki kısma ayrılmış ve 1. bölümün 21 Kasım 2014’te çıkacağı düşünülüyor haberiniz ola.


Thor ve Thor – The Dark World

Hunger Games’den hemen sonra izlediğim filmler serisi. Bu filmle birlikte iç geçirmeye ve lanet okumaya başlayabiliriz çünkü teknoloji ve zekamızla ulaşamayacağımız noktalardayız. Hangi galaksideyiz hangi karadelikten geçmek zorundayız ya da hangi boyuttayız bilmiyoruz. Bizim olmayan bir dünyada yaşayan ömüleri bizden 1000 1500 yıl kadar daha uzun olan insanlar ya da insansılara özenmeye başlayabiliriz. Buz devi üvey evlat Loki ve Kral Odin’in oğlu Thor arasında “ımmm hangisini seçsem acaba?” çelişkisi içinde izliyoruz filmi. Dünyamızdaki Natalie Portman ile bi şekilde bağlantıya geçen Thor’un aşkı tüm evreni ve içindeki medeniyetleri etkilemektedir. Çok yeni, taze teknolojilerle çekildiği için görsel efektler konusunda eleştirmek çok zor olsa da, bilgisayar yapımı karakterler bazen göz yormakta. Thor mu Loki mi karşılaştırması için zihinleri aydınlatacak küçük bir video da hediyem.




Hulk – Yeşil Adam


Edward Norton’ın izlemediğim tek filmi olma özelliğinin yanı sıra bu film fantastik film maratonuna Spider Man kategorisi ile aynı özelliği paylaşarak giriyor. Sıradan vatandaşın bilimsel deney sonucu genetiğinin bozulması ardından gelişen olaylar. Tüm bu karakterler arasında gücünü kabullenmeyip vazgeçmek isteyen mütevazı bir insanımsı yaratık Hulk beni en çok üzenlerden. Kontrolsüz güç, güç değildir sloganının hayat bulmuş hali bu karaktere Liv Tyler eşlik etmiş Arwen’deki güzelliğini bu filme de aktarmış Edward Norton’u yeme lüksüne sahip olmuştur.

Bunların hepsini izledim diyenlere her biri ayrı bir yazı konusu olacak Harry Potter serisi, Star Wars serisi, Star Trek serisini, ve The Iron Man’i, Yüzüklerin Efendisi öneriyorum.

Radyoaktiviteden uzak yıllar dilerim.

2 yorum:

  1. Yazının konusunu çok çok beğendiğimi söylemek isterim :) Geleceğe Dönüş'ü abimle oturup kaç defa seyrettiğimizi bilmem küçükken :) Uzun zamandır izlememiştim, indirip izleyeceğim sayende :) Bunun yanında Hulk'un Eric Bana'lı olan filmi beni nedense daha çok etkilemiştir, aslında sanırım daha amatörce ya da ne bileyim daha az güzel; ama onu daha çok seviyorum. Bunu da eklemek istedim. Kolay gelsin..

    YanıtlaSil
  2. Yorumun için çok teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil

.