6 Mayıs 2013

Chuck Palahniuk - Görünmez Canavarlar


İyi akşamlar sevgili, bebiş, tatlış, pıtış kitap severler! Anormal gündüz sıcaklığına inat serin mi serin bir bahar akşamında daha birlikteyiz ne hoş! Bu hafta sizlerle; bayıldığım, bazı bazı anlaşılmaz veya iç karartıcı olabilen fakat geneliyle beni düşünmeye sevk ederek beyin hücrelerime “çalışın pis köleler!” şeklinde muamele eden bir edebiyat türüne ait bir kitaptan bahsedeceğim. Öncelikle kitap okurken düşünmek bana mutluluk veriyor, beni aktif kılıyor, kendimi geliştirmeme olanak tanıyor. Yer altı edebiyatı da bu zamana kadar okuduğum kitaplardan yola çıkarak ki bunlarda başı Charles Bukowski ve Chuck Palahniuk çeker, bu tür hakkında bu yorumları yapabilirim sanırım. Zira öyle lök diye okuyup da ho ho ho kitap bitti hadi yenisi şeklinde okunacak kitaplar değillerdir bana göre. Bir özümseme sürecinden geçmeleri gerektiğini düşünüyorum her birinin. Yavaş yavaş okuyacaksın, hoşuna giden, bilmediğin, anlamadığın yerleri not alacaksın, sonra onları araştırıp, o kısımları tekrar okuyacaksın. Ya ben kitap okumayı, daha doğrusu “Chuck Palahniuk” okumayı bir ritüelmişçesine benimsedim ya da normali bu. Sanırım ben abartıyorum.  ARTIK KİTABA GEÇ GÖZÜNÜ SEVEYİM, YOKSA SONUNU OKUYUP GİDİCEM! diyenleri duyuyorum ordan, abartmayın. İki dakika içimi döktürmediniz. Başlıyorum mükemmel kitabımıza. Ah unutmadan şunu söyleyeyim, şu an bu kitabımızı yorumlayıp tanıtacağım fakat daha sonra Chuck Palahniuk hakkında yazmayı düşünüyorum. Arzu ederseniz tabi.




Kitabımızın adı Görünmez Canavarlar. Chuck Palahniuk’a Gösteri Peygamberi kitabı ile hayran olmuş biri olarak şunu söyleyebilirim ki adam kral beyler. (İticileşme, elit elit anlat işte it). Kitabımızın ana konusu aslında bir nevi güzellik operasyonları, cinsiyet değiştirme ameliyatları, cinsellik (bazı bazı), kimlik ve güzellik kavramları, tüketim, yozlaşmış toplum yapısı (ben öyle anladım en azından, sizce değilse yorum atın, düzeltelim, tartışalım.) gibi olgular. Birden fazla konudan, biraz karışık şekilde bahsediyor aslında kitabında sevgili Palahniuk, güzel de yapıyor bence. Zaten hemen hemen kaosa dönmüş bir dünyada yaşamıyor muyuz? Her şeyin karman çorman olduğu ve artık huzur vermeyen br dünyada yaşamak yorucu olsa gerek değil mi? Valla bence yorucu. Neyse. Dünyaya ve hayata olan içsel nefretimi de dile getirdikten sonra kitabımızın ana konusuna dönebiliriz. Demiştik ya estetik ve güzellik operasyonları, cinsiyet değiştirme muhabbetlerinin yoğun olarak yaşandığı bir dünyada yaşıyoruz mantığıyla hareket etmiş sevgili Palahniuk. İşte, Shannon adlı genç, güzel ve çekici; yakışıklı bir sevgiliye, güzellikten ölen “candanötecan” bir en yakın arakadaşa (Evie), üne, şana, şöhrete sahip yani dünyada değer gören hemen her şeye sahip bir mankenin geçirdiği trajik bir kaza nedeniyle, yüzünün yarısının tabir yerindeyse “yok olduğu” bir olay başlangıcımız var kitabımızda. Yüz ve vücut güzelliğiyle parasını kazanan ve saygı gören Shannon, yüzü zarar gördüğünde, toplumda adeta bir “görünmez canavar” gibi korkulacak, kaçılacak bir canlı haline geliyor. Tam da bu olumsuzluklar ve travmalarla çevriliyken Shannon, transeksüel Brandy ile tanışır hastanede. Ve Brandy ona (bu cümleyi kitaptan yazdım çünkü ben bu kadar iyi ifade edemezdim.) “geleceğini yaratabilmek için geçmişini silmesi gerektiğini, gerçek keşiflerin hep kaostan çıktığını” öğretir. Bir nevi hayat felsefesi olarak benimsenebilecek bir cümle. Brandy’nin yer yer iğneleyici ve şakacı kişiliğiyle içten içe eğlenip, Shannon’ın trajedisine sinirlenirken bir yandan da dünyaya ve fiziksel özelliklerin, güzelliğin, estetiğin insanların beğeni merkezlerinde olması sorunsalını düşünmekten ölebilirsiniz. Evet, dış görünüşe delicesine önem veriyoruz ki bu insanın doğasında olan bir şey. Tanrı vergisi gibi bir özellik bunu biliyoruz; ama bunu düşüremez miydik sizce de istesek? Ben düşürdüğümü düşünmekle birlikte, ne kadar düşürürsem düşüreyim dünya değişmediği sürece bu açıdan insanlık adına mutlu olamayacakmışım gibi hissediyorum zira Palahniuk’un da anlatmaya çalıştığı gibi dünya günden güne yüzeyselliğe ve sığlığa doğru akıp gidiyor. Ve bunu önlemek için kişisel değil de kitlesel olarak düşünce sistemimizi değiştirmemiz gerekiyor bence. Tabi bu sadece benim naçizane fikrim, katılırsınız katılmazsınız, abartma sadece kitabı yaz dersiniz o sizin bileceğiniz şey.

Şimdi de 3. Geleneksel kitaptan alıntılar yapmaca-kopmaca şenliklerimize geçiyoruz efendim. Beni okuduğunuz ve düşüncelerimi anlamaya çalıştığınız için teşekkür ediyorum sizlere. Kitap dolu haftalar!

“En yakın arkadaşım Evie Cottrell bir manken. Evie güzel insanların asla birlikte olmamaları gerektiğini söyler. Çünkü birlikte olduklarında asla yeterince ilgi çekemezlermiş. Evie’ye göre iki güzel insan bir araya gelince, güzellik standardı tamamen değişir. Evie, bunu hissedebilirsin der.İkiniz de güzelseniz, ikiniz birden güzel değilsinizdir. Birlikte, bir çift olunca parçalarınızın toplamından daha değersiz olursunuz.”  (Sığ düşüncenin önde gideni. Aptal Evie. Allah tependen baksın.)

“Brandy’yle karşılasana dek tek istediğim birilerinin yüzüme ne olduğunu sormasıydı. Onlara “Kuşlar yedi” demek istiyordum. Yüzümü kuşlar yedi. Ama onlar bilmek istemiyordu. Sonra onlardan olmayan Brandy Alexander ortaya çıktı.” (Her eve lazım bir Brandy.)


Mak.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

.