13 Nisan 2013

Kulaklara Meze Top 10


TANIŞTIĞIMIZA MEMNUN OLDUM

Indie May Kill ' e hoş geldiniz. Ben Gözde. Blog dünyasıyla çok önceden tanışmış olmama rağmen kendime ait bir sütunum olmasının -özellikle de müzikle ilgili bir sütun olması bunun- bana verdiği heyecanı sizlerle paylaşmak için sabırsızlanıyordum. Nitekim nihayet tanışabildik. Hoş geldiniz. Indie'den folk'a, alternatif müzik türlerinden -bazen de- popüler müzik türlerine olan yolculuğumuz umuyorum ki çok güzel geçecek.

Tekrardan hoş geldiniz.

Gelelim fasülyenin faydalarına. İlk olarak size birazcık da kendimi tanıtmak, size ısıtmak için bu aralar pek sık dinlediğim şarkılardan oluşan bir liste paylaşacağım. Arkadaş ortamına, ders çalışmalara, kitap okumalara, kendi başına keyiflenmelere, nereye isterseniz oraya uyacak bir liste. Kendimi daha fazla yazar havalarına sokmadan listeme geçeyim en iyisi.


  
   1) Mumford & Sons - Ghosts That We Knew
      
Bu senenin 'Album of The Year' Grammy'sini kazanan M&S bu listeyi hazırlarken aklıma gelen ilk isim oldu. Tesadüfen ismini duyup merak edip dinlediğim I Will Wait şarkısı ile beni yakalayan Mumford & Sons iki güzel albümü 'Babel' ve 'Sigh No More' ile beni kendine iyice bağladı. Çoğu sevdiğim grubu bir anda arka planlara ittiğini de itiraf etmeliyim.
        
Albümlerin ikisini de hatta Sigh No More'un Live performanslı Deluxe Edition'ı da dinlemelisiniz. Gerçekten başarılılar oldukça. Dünya turuna çıktıkça buralara da gelirler umarım.

    


   2) Bon Iver - Holocene

Yine Grammy destekli biri var sırada. İlginç sesi, huzur veren gitar tınılarıyla ruhu sakız kıvamına getiren Bon Iver. "and at once I knew I was not magnificent" derken yüreklerimizi dağlıyor Bon Iver. 8tracks, LastFm gibi müzik sitelerinde de popülerliğini kimseye kaptırmıyor Bon ayrıca. Çok sık tv’lerde dönmüyor , şahsen radyolarda çok duymadım ama bu onların kaybı diyerek sizi Bon Iver 'ın sesine emanet ediyorum.
 
     

   3) Bastille - Oblivion

Bundan sadece bir hafta önce dinlemeye başladığım ve anında beni içine çeken bir grup Bastille. Normalde elektronik indie pek tarzım değil daha çok folkçuyum ben ama Bastille gerçekten inanılmaz. Geçenlerde Number One'da kliplerini bile gördüm, yakında herkesin bildiği dinlediği sevdiği bir grup olacak gibi duruyor.
Listeye Oblivion mu yoksa Bad Blood 'ı mı koysam diye çok ama çok arada kaldım ama en sonunda kararımı Oblivion'dan yana verdim. Slow parçalara karşı ayrı bir sempatim var,napayım.

    

   4) Daughter - Medicine

Yine slow bir parça. Tamam tamam biraz daha hızlanacağım sonradan. İçimdeki depresif kişiliği göstermek istemezdim hemen ilk yazımdan ama şarkılar güzel, etkileyici. Bana yapacak pek bir şey kalmıyor. Daughter da Bastille gibi çok sevdiğim indie-sever bir arkadaşım tarafından bana tanıtılmış bir grup. İyi ki de tanıştırmış ki, ikisine de bayıldım. Daughter'ın solisti Elena Tonra'nın inanılmaz bir sesi var. Kendisi de güzel aslında bayağı, bembeyaz ten-yüzüne yakışan mini mini saç kesimi. Aynı anda bu kadar şeyin bahşedildiği bu insanı gördükçe üzülmemek, kıskanmamak elde değil tabi. Son dakika kıskançlığımdan listeden çıkaracaktım ki sonra kendime geldim :)

İlaç gibi şarkı,ilaç gibi ses. İşte Daughter.

       

   5) Civil Twilight - Anybody Out There

İşte şimdi biraz hızlanır gibi oluyoruz. 8tracks'te listeleri gezerken denk geldiğim isimlerden biri Civil Twilight. Aslında ilk dinlediğim şarkıları 'Trouble' dı ama daha albümleri 'Civil Twilight'ı dinleyince Anybody Out There beni bayağı etkiledi. Hafiften 'A Perfect Circle' dinler gibi hissettim kendimi, progressive rock/grunge dinlediğim zamanlar geldi aklıma; eskiyi yad ettim mutluluk-hüzün karışımı doldum. Listeye hemen koymalıyım dedim.
 
      

  6) The Antlers -I Don't Want Love

Yine bir 8tracks keşfi benim için. Brooklyn, New York'lu bir grup The Antlers. Yıllardır New York hayali kuran biri için New York'lu bir grup dinlemek hemen hayallere sürüklüyor insanı. Bulvarlarından birinde küçük sevimli bir barda bu şarkıyı canlı dinlediğimi hayal etmedim desem dünyanın en büyük yalancısı olurum. Aşkı, sevmeyi istememeyi ancak bu kadar sevimli bu kadar naif anlatabilirdi müzisyenler sanırım.

     

   7) The Smiths - How Soon Is Now?

Biraz eskilere gittim. Ama iyi ki gittim. Çünkü bu insanlar benim canım ciğerim. Son zamanlarda Morrissey'in hastalığından ötürü konserlerini iptal ettiği/ertelediği haberiyle çok üzülsem de The Smiths ve Morrissey albümleri dinleyerek kendimi iyi hissetmeye çalışıyorum. Geçtiğimiz yıl Temmuz ayında İstanbul'da verdiği inanılmaz konseri ise Morrissey'in hasta olsun ya da olmasın müziğe sahneye ne kadar bağlı olduğunu, iyi ki de bağlı olduğunu bize kanıtladı. O konsere de ilk bu şarkı ile başlamıştı. Hala her dinlediğimde Moz'un sahneye çıkışı ve insanların sahnenin önüne doğru koşuşunu hatırlıyorum. Çabuk iyileş Morrissey bizi yalnız bırakma!!!

   
 
  8) Alanis Morissette - Guardian
 
Belki de en ama en sevdiğim kadın müzisyen olabilir Alanis. Her şeyine hayranım. Tarzı, sesi, kariyeri, özel yaşamı. Her şeyi mükemmel. Geçtiğimiz Ağustos'ta çıkardığı albümü Havoc and Bright Lights 'ın çıkış şarkısı Guardian. Tipik bir Alanis şarkısı. Sesinin de müziğinin de sırayla öne geçtiği rahatlatıcı bir şarkı. Terapi niteliği taşıyor zaten Alanis benim için. Hiç bir albümünü 'Jagged Little Pill' kadar sevemeyeceğim ama diğer albümlerinin başarısını da inkar edemem.

  

  9) Cameron Mitchell - Skinny Love

Sırada bir cover parça var. Zamanında delisi olduğum (ama hala izlemeye devam ettiğim) dizi Glee'nin bir sonraki sezonu için oyuncu seçtiği The Glee Project'in 2011'deki ilk sezonunda tanıştığım bir isim Cameron. Sarışın, kemik çerçevelilere karşı ayrı bir hayranlığım var; ne yaparlarsa yapsınlar beş puan önde başlıyorlar benim için. Cameron da aynı şekilde başladı ama sonra sesini duyduğumda tipini falan unuttum. Kendisini hala çılgınlar gibi takip ediyorum. Şimdiye kadar bir tane kendine ait bir tane de Aprile Made ile yaptığı Christmas EP'si bulunmakta. Soundcloud, YouTube gibi ses-video paylaşım sitelerinde de kendi channel'larından yaptığı coverları yahut orijinal şarkılarını paylaşmaya devam ediyor. Biri elinden tutsa da albüm çıkarsa diye bekliyorum.

Günün birinde biriyle şarkı söylemek istersem o isimlerden birinin Cameron olduğunu da belirtmek isterim.

    

  10) Marina And The Diamonds - How To Be A Heartbreaker

Son zamanların en sevimli kadını olabilecek nitelikte Marina Lambrini Diamandis. Şarkıları da kendisi gibi sevimli, eğlenceli, şirin. Dinlerken kendinizi dans ederken bulacaksınız. Bu şarkı da Marina'dan en sevdiğim şarkı olabilir. Klibi de bir o kadar eğlenceli hatta. Son yıllarda insanların Biscolata erkeklerine hayranlıklarını düşünecek olursak, bu klibin de izlenmesi tavsiyemdir ;)
Ama şunu da eklemeliyim ki 'Adam olun, Heartbreaker olmaya gerek yok.' :D :D

    


Evet, ilk listem böyleydi. Umarım dinlerken içlerinde beğendiğiniz, devamlı dinlemek isteyeceğiniz, içinizdeki boşluluğu dolduracak-doluluğu azaltacak bir şeyler bulmuşsunuzdur.

En yakın zamanda görüşmek üzere.
Müzikle kalın. xoxo 

Gözde Sarıhan

  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

.